16 Temmuz 2011 Cumartesi

Ihlamur

Güneş kaybolup da evin ışıklarını yaktığımda, bütün o gölgeler bir boya geliyorlar, florasan lamba hepsini hizaya sokuyor. Akşama doğru gelenler biraz uzuncaydı, öğlen gelip çekyata kurulanlar ise yumru yumru eciş bücüş, Keloğlanın ahbabı cüce gibi ki o cüce bir filmde üç tekerlekli, gidonunda türk bayrağı olan bir bisiklete biniyordu, o sahne geliyor aklıma, komik bir manzara. Hava gün boyu kavuran güneşten firar etmiş gibi, akşam serinliği ve ıhlamur kokuyor. Akşam koyuluyor.

Yemek için mutfakta toplanıyoruz, fiziksel olarak yer kaplamamaları o kadar iyi ki; mutfak kalabalık olmasına rağmen eşyanın tabiatına aykırı olarak halen bomboş. Boyutlar arasındaki özgürlüğü yaşıyoruz. Tam yemeğe başlayacakken kapı ardı ardına üç beş kere çalınıyor. Aslında gecenin bu vaktinde kimse rahatsız etmez bizi. Gelenler; tanımadığım birkaç kişi, kimbilir kim gönderdi onları? Bahsedilen gelenler sinemanın ışıklı fuayesinden ve parkın köşesindeki lambanın altından, sokağın köşesindeki içki dükkânının neonlu tabelasından hararetli hararetli bahsediyorlardı. Bahsedilenleri sakin olmaya davet edip her şeyin hallolacağına teminat vererek yanlarına yeteri kadar gölge vererek geri yolladım hepsini. Gölgeler olmasa ışığın ne önemi kalırdı ki, belli ki bu gelenler de gölgelerini biryerde yitirmişlerdi. Tamamen karanlığa düşünce de beni arayıp bulmuşlardı ışıklarına kavuşmak için. Tamamen diyalektik bir durum. Işık ve gölge arasındaki, uyumluluk sorunu.

Tüm bunlar olurken mutfak kendine has nesnesiz kalabalığından kurtulmuş, duvarlar da paralel konumlarını değiştirmiş. Yoğurt kaplarında sakladığım börekleri çıkardım, biri çay demlemiş herkese birer bardak dolduruyorum. Çaydanlığın bu diyalektik sorunundan haberi yok, kendi gölgesi kendi şahsına münhasır. Tavşan kanı çayın düşüncesi ise tamamen benim düşüncemde. Düşüncenin de gölgesi olur mu demeyin, aklınızda o anda “pinnn” diye bir lamba yanarsa, bu nöronların gölgesi nereye düşer? Tam da buraya. Lakin aklıma şimdilik hiçbirşey gelmiyor.

Evde yalnızım, toz, yaz, ıhlamur kokusu ve eşyanın tabiatıyla yalnız kalakalıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder