8 Ağustos 2010 Pazar

Hafıza

Çekmecemin içi, defterimin arası, küçük not defterimin sayfaları hep ufak tefek karalamalarla dolu; bi gün bunları gözden geçirmeliyim. Unutmamak için aldığım notları bile biyerlere tıkıştırıp unutuyorum. Defterimin arası diyorum çünkü defterin sayfalarına yazmak yerine ki sayfalarına yazmak için alınır normalde defter fakat ben ordan buradan bulduğum kâğıtların üzerine notlar aldığımdan sayfalar genelde boş kalıyor. Sözde yazılar derli toplu olsun diye almıştım o defteri, sayfalarının kenarına notlar alacak, tarihler düşecek, belki de bi iki resim çizecektim yazılarla ilgili ama nerde. İşte çekmecemin dibinde kalmış boynu bükük bir not, üzerine kahve fincanı falan koymuşum heralde, belki de o yuvarlak kahve lekesinin üzerine yazmışım, zaten yarısı da okunmuyor kimbilir aklımdan o an neler geçmiş. Defter ise masanın üzerinde rahat ve mutlu; üzerine bi biblo falan koymalıyım, şık durabilir. Belki yanına da bir vazo, arkasına bir şamdan altına da bir sehpa uydurabilir. Yılın bu süper sıcaklarında camı da açıp, sehpanın başına oturup, şamdanı yakıp bi şişe de rakı açtım mı oturur amma yazarım ha.
Hemen bunları önümdeki yarısına istatistik çözülmüş, köşesine dondurma damlamış, ortasına saçma sapan bişiler çizilmiş, telefonda konuşurken karalanmış kâğıda not alıyorum. Etrafını çizerek belli ediyorum ki yapacaklarımı unutmayayım. Bi gazla sıcak akşamüstüne dalıyorum.

Camın önünde rakımı içerken peynir tabağını üzerine koyduğum kâğıda kayıyor çakırkeyif gözüm, peynir ve kavun lekelerini altında bişiler yazıyor ama mürekkebi falan dağılmış hep. Sehpa, şamdan falan mı alacakmışım ne. Gecenin bu geç saatinde rakının ve sıcağın da etkisiyle bu yazdıklarımı anlamlandıramıyorum. Bir şarkı tutturuyorum, musiki ruhun gıdasıdır musikiye bayılıyorum. Dur lan bunla ilgili bişiler yazarım ben!! Sehpasız, biblosuz, şamdansız defterin boş sayfalarından birine küçük bir not alıyorum. Şişede küçük bir balık bana selam çakarken, rakı bardağımla geceyi mühürleyip çekmeceme kaldırıyorum.