7 Eylül 2010 Salı
Eylül şarkıları
8 Ağustos 2010 Pazar
Hafıza
Hemen bunları önümdeki yarısına istatistik çözülmüş, köşesine dondurma damlamış, ortasına saçma sapan bişiler çizilmiş, telefonda konuşurken karalanmış kâğıda not alıyorum. Etrafını çizerek belli ediyorum ki yapacaklarımı unutmayayım. Bi gazla sıcak akşamüstüne dalıyorum.
Camın önünde rakımı içerken peynir tabağını üzerine koyduğum kâğıda kayıyor çakırkeyif gözüm, peynir ve kavun lekelerini altında bişiler yazıyor ama mürekkebi falan dağılmış hep. Sehpa, şamdan falan mı alacakmışım ne. Gecenin bu geç saatinde rakının ve sıcağın da etkisiyle bu yazdıklarımı anlamlandıramıyorum. Bir şarkı tutturuyorum, musiki ruhun gıdasıdır musikiye bayılıyorum. Dur lan bunla ilgili bişiler yazarım ben!! Sehpasız, biblosuz, şamdansız defterin boş sayfalarından birine küçük bir not alıyorum. Şişede küçük bir balık bana selam çakarken, rakı bardağımla geceyi mühürleyip çekmeceme kaldırıyorum.
26 Haziran 2010 Cumartesi
türküler türkülerimiz
Türküler, türkülerimiz evet bu toprağın bağrından fışkıran dolu dolu dobra dobra duygular. TRT belgeseli girişi yapmak bu yazı için tam bir gereklilikti. Eh ne de olsa böyle büyüdük böyle öğrendik. Akılma takılan bir türkü var, Ege yöresinin bağrından fışkırmış bir türkü. Ormancı türküsünden bahsediyorum. Türkünün bir yerinde, bi kuplesinde, bir dizesin işte ne derseniz şöyle bir şey geçiyor aynen aktarıyorum “Köyümüzün suları da hoştur içmeye, hoştur içmeye, Üstünde köprüsü var, gelip geçmeye” (teşekkürler copy/paste). İşte geçen gün duşta bu türküyü söylerken bu dizelere takıldım. Adamlar süper acıklı, dramatik ve ağlamaçlı bir türkü yapmışlar ama içine de turistik tanıtıcı reklam koymayı da ihmal etmemişler. Ben şimdi bu türküyü dinleyince direk olarak o köy hakkında bilgi ediniyorum. Yarın bigün suları hoş olan, bu suların üstünde de geçmek için süper bi köprüsü olan bi tatil beldesi arasam hemen aklıma bu köy gelecek. Bu çok uzun seneler önce düşünülmüş, inanılmaz yaratıcı bir reklam fikri. Türkü içimizi burkarken, o yoğun duyguların içinden gelen kelimeler bilinçaltımıza yerleşiyor. Bilincimiz ise banyoda bu türküyü orasından burasından söylerken “lan bi ara denize falan gitsek” diye hayaller kuruyor. Sonra dışarı çıkıyosun mesela, arkadaşınla karşılaşıosun, “olm hadi bi deniz kenarına biyere gidelim” diye muhabbet ediyosunuz. Olay türküden falan kopup gidiyor. Aklım fikrim tatilde, denizde. Şöyle alsam sırtıma çantamı gezsem diyorum ama nerdeee. Hava da kapalı otur kös kös evde, duşta türkü söyle. Hem türkünün içinde reklam ne arar evladım?
13 Haziran 2010 Pazar
Quantitatif
Diş ipi denilen eşyanın boyu
12 Haziran 2010 Cumartesi
fitness
4 Haziran 2010 Cuma
yüzyıllık şaşkınlık
On sene geçmiş olmasına rağmen bu yeni yüzyıl olayı anca kafama dank ediyor. O anda fakına vardığım binyıl olayından ise hiç bahsetmiyorum. Sevdiğim onca yazarın, yönetmenin, bilim adamının (sevdiğim bilim adamı mı?) çoğu geçen yy. da ya göçüp gitmişler ya da o canım eserleri hep geçen yy. da kalmış. Tamam belki mutlak değer olarak geçen süre aynı ama araya yüzyıl falan gibi baba süreler girince insan kötü oluyor. Aptal olarak addede bileceğim bir yılbaşı gecesi yarı sarhoş bir şekilde ondan geriye sayıp meersem başka bi zaman dilimine geçmişiz. Eh be insan o yılbaşında yaşlı bi 20.yy ve bebek bi 21.yy metaforu yapmaz mı? Nasıl bi medya bu anlamadım ki.
Belgeseli zaplayıp sonlarına yaklaşmış bir futbol maçına rastlıyorum. Kendime bir fincan daha kahve koyup, çekyatın kenarına ilişiyorum. 21. yy falan diye düşününce halen bi garip oluyorum. Belki de ben çekyatta uyuklarken zaman mekan uzam boylam falan karışmıştır diyorum ama tam bi saçmalık. Aslında bir de 2 bin yıl olayı var ki piüüü çok fantastik lan.
Yıldız tarihi 03 06 2010. bilmem hangi galaksi bolu merkez.
1 Haziran 2010 Salı
zayi
ehbap fanzin mecmua'nın 1. sayısında yayınlanmıştır.
Sinek olayı
Kendimi sonunda teselli edebildiğim tek nokta bunun sadece küçücük bir döngü olduğu. Ufacık olduğundan hemen farkına varmış olmalıyım öyle değil mi. Önemsiz bişi, nolcak olm aynı bölümler falan. Ben bunu fark edince de akşam akşam canımı sıkmayı başarmış bir şekilde olasılıklar evreninde kaybolup gitmiş olmalı. Sinek de küçük sonuçta ama işte naparsın. İçinde bulunduğum olasılık evreninde böyle şeylerin olmasını istemiyorum ve geçen yazdan kalan baygonu salakça evin içine sıkıyorum. En azından şu an bulunduğum evrende bir daha o şişko herifi, karısını, çocuklarını, köpeğini falan görmek istemiyorum. Başka bi evrende tekrar karşılaşıncaya kadar hoşça kal Family Guy.