27 Temmuz 2011 Çarşamba

Açıklama zorunluluğu

Galip Tekin'in tuhaf öyküler 1'ini okuyorum.Uzun zamandır farkında olduğum bir hastalığı bu sabaha karşı tuhaf öykülerin
birinde -moby dick öyküsü- tekrar farkettim. Bahsettiğim hastalık "açıklama hastalığı". Bu hastalık malesef aşırı şekilde yaygın.
Galip hoca da sağ olsun hikayelerinde bu hastalığa baya bir yenik düşmüş. Hikaye bulup okunduğunda daha iyi anlaşılabilir, ben
burdan ne kadar anlatsam da yarım kalacak. lakin hikayede (bütün hikayelerde böyle) konuyu gereksiz yere bir açıklama isteği var.
mobydick'ten rahatsız olmamın nedeni sonunda hikayenin isminin nerden geldiği falan bile açıklanmış. Hikaye tam da bitti derken
kalkmış bir de olayın kahramanı neden tüm o davul çalma atraksiyonuna girdiğini falan açıklamış bişiler. öykü harika bir
vuruculukla biterken kalkmış açıklama hastalığı uğruna nedenleri, niçinleri, hatta isimlerin geldiği yeri bile söylemiş. Hikaye
orda tamamen kapanmış, hatta daha ileri giderek mühürlenmiş. Dikkat edilirse bizim dizi ve filmlerimizde de karakterler sürekli
bir düşünce içindedirler ve bu düşünce dış sesle izleyiciye duyurulur veya biriyle karşılaştıklarında olayı tekrar anlatırlar.
Yahu sanki ben anlamıyorum hikaye sürekli kendi içinde açıklanıyor, hem illaki hikaye yazarının tüm noktaları açıklığa
kavuşturması gerekmez ki, okuyucunun veya izleyicinin de hayal gücüne bırakılmalı bazı noktalar. özellikle de sonlar mühürlenmek
yerine az buçuk aralık bırakılmalı ki benim kafamda, hayal dünyamda kendi halinde uzayıp gitsin. her noktayı açıklamaya çalışmak
okuyucuyu, izleyiciyi veya her neyse onu salak yerine koymak gibi geliyor bana. iyi bir yazar veya anlatıcı ne anlatacağını
bildiği kadar ne anlatmayacağını da bilmeli diye düşünüyorum.sonra bıraktım tuahf öyküleri okumayı, kızdım biraz da ne yalan
söyleyeyim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder