4 Haziran 2010 Cuma

yüzyıllık şaşkınlık

Belgeselin birinde amcanın biri anlatıyor; geçen yüzyılın şu bilim adamı, geçen yüzyılın bu bilim adamı falan bişeyler. Oha bahsi geçen adam geçen yüzyıldan değil ki diye bir anda kendi kendime itirazlara başlıyorum. Belgeselde hata buldum ya. Belgesel de ciddi ciddi bi belgesel öle kıytırık bi kanalın yaptığı bişey değil. Daha sonra anlatıcı amca 20.yy dan geçen yy. diye bahsedince öyle bir yüksek volümlü şaşırıyorum ki o uzanmış olduğum çekyattan düşeyazıyorum. Artık nasıl şaşırdıysam üst kattaki komşu bunun farkına varmış beni kontrole geliyor. Komşumu o an 100 yıl yaşlanmış (??) falan görsem, bana ölümsüzlüğün bulunduğundan falan bahsetse kısa bi back to the future durumu yaşar hemen üzerimdeki şaşkınlığı üstümden atardım. Neyse böyle bir bilimkurguya işte bunlara gerek kalmadan “iyim komşum üstünüze afiyet biraz şaşırmışım da” diyerek kadını postalıyorum.

On sene geçmiş olmasına rağmen bu yeni yüzyıl olayı anca kafama dank ediyor. O anda fakına vardığım binyıl olayından ise hiç bahsetmiyorum. Sevdiğim onca yazarın, yönetmenin, bilim adamının (sevdiğim bilim adamı mı?) çoğu geçen yy. da ya göçüp gitmişler ya da o canım eserleri hep geçen yy. da kalmış. Tamam belki mutlak değer olarak geçen süre aynı ama araya yüzyıl falan gibi baba süreler girince insan kötü oluyor. Aptal olarak addede bileceğim bir yılbaşı gecesi yarı sarhoş bir şekilde ondan geriye sayıp meersem başka bi zaman dilimine geçmişiz. Eh be insan o yılbaşında yaşlı bi 20.yy ve bebek bi 21.yy metaforu yapmaz mı? Nasıl bi medya bu anlamadım ki.

Belgeseli zaplayıp sonlarına yaklaşmış bir futbol maçına rastlıyorum. Kendime bir fincan daha kahve koyup, çekyatın kenarına ilişiyorum. 21. yy falan diye düşününce halen bi garip oluyorum. Belki de ben çekyatta uyuklarken zaman mekan uzam boylam falan karışmıştır diyorum ama tam bi saçmalık. Aslında bir de 2 bin yıl olayı var ki piüüü çok fantastik lan.

Yıldız tarihi 03 06 2010. bilmem hangi galaksi bolu merkez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder